23 Ekim 2010 Cumartesi

Ebru sanatı

su nakış tutmaz diyen beri gelsin!

    Sabır sanatı o ! Önce sabredecek ustası, sonra dökecek, kusacak, duygularını, renklerini, suyun uzerine..
                                                                             Mevlana Celaleddin-i Rumi

    Ebru sanatının tam olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte, doğu ülkelerine ait bir sanat dalı olduğu düşünülüyor. Beşiği bazı kaynaklara gore Hindistan, bazı kaynaklara göre Türkistan/Buhara..

    Batı'da 17. yuzyılda "Türk Kağıdı " ismiyle anılmış. Şu andakı adı "Marbling"

    Orta Asya dillerinden Çağatayca'da "hare gibi damarli" anlamina gelen, "Ebre" kelimesi, ebru sanatinin ilk bilinen adlarindan biriymis.

    Acemler, İpek yoluyla bu sanatı tanıdıklarında ona "Abru"( Su Yüzü) veya "Ebri" (Bulutumsu, bulut gibi) gibi isimler vermişler.

    Acem'ler yoluyla da Osmanlı'ya geçmiş. İyi ki de geçmiş. Iyi ki de kültür, etkileşimmiş.

    Bir ebrunun yapılma tarihini belirlemek için, en önemli unsur ebrunun uzerine atılan tarihmiş. Tek kesin delil bu tarih olarak kabul edilirmiş.

    En eski ebrular, Arifi'nin 1539 tarihli, "Guy-i Cevgan" isimli eserinde görülmüş.


    Uzanalım bakalım, ustalar nasıl usulca dokunuyor suya! Nasıl anlatıyorlar dertlerini, özlemlerini, umutlarını...
    Usta önce, basit bir baklava tepsisi görünümündeki çalışma aracına, 2 litre su dökermiş, ardından bu suyun içine, iki çorba kasığı kadar "Kitre" atarmış.

    Kitre, baharatçılarda bulunabilen bir bitkinin öz sıvısıymış. Su, bu maddeyle birlikte 3-4 gün bekletilerek, kitrenin su içinde şişmesi sağlanırmış. Kitre sisince el ile yoğrularak suya iyice yedirilirmiş.

    Makbul kıvama, yani yaklaşık boza kıvamına gelince, su çalışmak için hazır olurmuş. Sonra bir tülbent yardımıyla bu su süzülür, elde edilen su köpürtmemeye çalışılarak tekneye tekrar dökülürmüş.
    Ebru sanatında kullanılan su ne kadar önemliyse, kullanılan boyalar da o derece önemliymiş.

    Değişik renklerdeki boyalar, iki yüzey (örn;cam, seramik, krom vb.) arasında hafiften su ilave edilerek iyice ezilirmiş.

    Sonra bu hafif sulu boyaya, "sığır Ödü" ilave edilerek, 15 gün veya 1 ay bekletilirmiş. Bekletilme suresi boyanın, od asidi ile iyice pişmesine sebep oluyormuş.

    Bekleme suresi bitince, elde edilen karışım sulandırılarak kullanıma hazır hale getirilirmiş. Suya damlatılan boyalar, bir metal çubukla veya fırça ucuyla, yapılmak istenen desene göre şekillendirilirmiş.
    Şekillendirme bittikten sonra, üstüne kâğıt kapatılarak, suya yapılan reisimin kağıdın üzerine çıkması sağlanırmış. Kağıt daha sonra, temiz ve rüzgarsız bir ortamda kurutulurmuş.

 Ancak unutmamak gerekirmiş ki; Bir ebru, bir kez yapılabilirmiş.

Diğer sanat dallarında olduğu gibi silmek, yeniden çizmek vb. özellikler, ebru sanatında kullanılamıyor. .
Boyaların açılması ve şekillerin ne derece yuvarlak olacağı, önceden net şekilde bilinmiyor ebru sanatında..

Belki de ebru'yu fazlasıyla özel ve ayrıcalıklı yapan, bu yönü..

Hiç yorum yok: